ensonhaber.com
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sonlandı.
Toplantının arkasından daima olduğu şeklinde AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, düzenlemiş olduğu basın toplantısı ile gündemin mühim mevzuları hakkında açıklamalarda bulunmuş oldu.
Çelik, AK Parti’nin eski vekillerinden olan Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’nın, Ankaragüzü-Rizespor maçında Yargıcı Halil Ümit Meler’i yumruklamasına ilişkin vakası da değerlendirdi.
“Bu Ankaragücü’ne mal edilemez”
Yaşananların kabul edilemez bulunduğunu söyleyen Çelik, şöyleki konuştu:
Yaşamın hiçbir alanında sertliği kabul etmeyeceğimiz şeklinde, kuşkusuz sporda da mazur göremeyeceğimizi ifade ediyoruz.
Bu Ankaragücü’ne mal edilemez. Tüm spor kulüplerimizin sertliği reddetmesi, topyekûn bir tutum alması gerekir. Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’nın partimizden ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevki kararlaştırılmıştır.
Tüm yargıcı camiasına ve hakemlere AK Parti Genel Merkezi’nden geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
“Gazze’de her 10 dakikada bir çocuk öldürülüyor”
Çelik’in gündeme ilişkin açıklamaları şu şekilde:
“Gazze’de her 10 dakikada bir çocuk öldürülüyor. İsrail katliamları yaparken İsrail bunun yanında maalesef tüm bu olayların sebebi olan yasadışı faaliyetlerine başka açıdan da devam ediyor. Doğu Kudüs’te konut inşa etme planını İsrail hükümeti onaylamış.
Bir taraftan katliamlar devam ediyor, bir taraftan devlet eliyle hırsızlık faaliyeti de aynı şekilde devam ediyor. Bu doğal olarak ki açık bir halde soykırımdır, İsrail güvenlik güçleri tarafınca gerçekleştirilmektedir. Dünyanın gözü önünde, hukuku tanıdığını söyleyen Batılı devletlerin yardımıyla gerçekleşmektedir.
Şu veto resmi ne demek? Herhangi bir yasa tasarısını, karar tasarısını veto etmiyor. Elini kaldırdığı şey İsrail Ordusu’nun çocuklarını öldürmesine onay veriyorum, masum bayanların öldürülmesine onay veriyorum diyor.
ABD plakasının önünde insan hakları ihlallerinin hem de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul edişinin yıl dönümünde bu işaretle beraber tutuyor bu karara ret veriyorlar. Burada birçok ülke evet verdiği halde bir tek ABD’nin vetosuyla bu gerçekleşiyor. Bu fotoğraf İsrail Ordusu’nun Gazze’de çocuk ve bayanların öldürülmesine verilen onayıdır.
“Bu kadar akıldan, idrakten yoksun bir karar olabilir mi?”
İsrail’in kendini müdafa hakkı artık o şekilde bir halde kullanılıyor ki İsrail Ordusu’nun masum hanım ve çocuklarını öldürme hakkı olarak kullanılıyor. ABD kongresinde bir karar tasarısı kabul edildi. Antisiyonizm terimi antisemitizme eşitmiş. Siz Siyonizm’e karşıtlık gösterirseniz Yahudi düşmanı oluyorsunuz.
Bu kadar akıldan, idrakten yoksun bir karar olabilir mi? Bu karar tüm Yahudilere haksızlık eden, hakaret eden bir karar. Pek oldukca Yahudi, İsrail’in soykırımı eylemlerine karşı çıkıyor. Tevrat’ı istismar eden Netanyahu katliamları yaparken, vadedilmiş topraklardan bahsedilip, bölge ülkelerinin toprak bütünlüğü tehdit edilirken bu çabanın adı Siyonizm’dir.
Şimdi diyorlar ki Siyonizm’e karşı olursan Yahudi düşmanı olursun. Bunun kadar akıldan, idrakten uzak olunamaz. İsrail güçleri tarafınca gerçekleştirilmesinden bazı katliamların savunulması şeklinde bir amaç var. Yaşamını yitirmiş masum Yahudilerin hatırasına da bir saygısızlıktır bu.
Bu yüzyılın tanımlayıcı resimlerden bir tanesi şu fotoğraf olacak. ABD Kongresi’nde aklı, bilimi, temsil eden üniversitelerin rektörlerini kongreye çağırıp sorguladılar. Bu üniversiteler dünyanın en seçkin üniversiteleri. Aklın özgürlüğünü, bilimin özgürlüğünü temsil ediyorlar. İnsanın ifade hürriyetini temsil ediyorlar. Oraya gelip, sorguluyor.
“Böylesi aşağılık bir yaklaşım olabilir mi?”
Rektörleri sorgulamasının sebebi Filistin’e destek veren başka milletlerden öğrencilerin eylemlerine izin veriyorsunuz? Rektörler bu sorgulama karşısında ‘Bu bir ifade hürriyetidir’ diyor. Bu resmin birazcık geriye gidin Orta Çağ’daki engizisyon yargılamalarından bir farkı yoktur.
Aklı, bilimi yargılıyor. Bilimsel niteliği olan özgürlüğü yargılarken ‘intifada çağrısı yapmak Yahudi düşmanlığıdır’ diyorlar. Birisi sizin evinizi işgal edecek, ailenizi öldürecek buna karşı direnme hakkından bahsedilmesini kabahat kabul ediyorlar. Böylesi aşağılık bir yaklaşım olabilir mi?
Bu özgürlüğü korumak için çaba sarfeden bilim adamları büyük baskılarla karşı karşıya kalıyorlar. Hepimiz susuyor. Bu yeni engizisyondur. Akıl, bilim tehdit altındadır. İnsanlığım uygarlık yöntemiyle kazanılmış olduğu her şey tehdit altındadır. Arkasından dönüyoruz Avrupa’ya. Avrupa aslına bakarsanız büyük bir savrulma içinde.
Alman hükümeti Mısır’da hanım sorunlarıyla ilgilenen bir vakfa yardımda bulunuyormuş. Bu yardımı kesiyorlar. Niçin? Vakfın başındaki hanım Gazze mevzusunda Filistin mevzusunda destek mesajı yayınladığı için. Alman hükümeti diyor ki, ‘Gazze mevzusunda destek mesajı yayınlarsan ben desteği keserim’. En temel değerlerin siyasal şantaja, ilkel pazarlığa dönüştüğü dönem.
Saksonya eyaletinde vatandaşlığa alınmak için başvuranların İsrail devletinin varlığına aykırı her türlü çabayı reddetmelerinin yazılı beyanı isteniyor. İspanya, Belçika, Malta başbakanları tarafınca AB Konseyi Başkanı’na bir mektup yazıldı. ‘AB Filistin mevzusundaki tutumunu netleştirsin’ denildi.
“Kuşkusuz bunlar günü gelir yargılanır”
Bu zirvede bunu gündeme alın diyorlar. Burada İspanya, Belçika, İrlanda, Malta Başbakanı bu tavrı ortaya koyarken ötekiler aklı, bilimi yargılayan tutum ortaya çıkıyor. Kuşkusuz İspanya ve Belçika’nın diğerlerine bakılırsa daha sağduyulu tutum fakat bu AB’nin genel politikası olarak gündeme gelmemiştir.
Kuşkusuz bunlar günü gelir yargılanır. Cumhurbaşkanımızın ‘bunlar insanlık önünde yargılanır’ açıklamasını gün gelir çoğumuz görürüz. Bu meydana getirilen başvurular Internasyonal Ceza Mahkemesi Savcılık Ofisi’ne ulaştı. Müracaat öncesinde 3 Mart 2021 tarihinde başlatılmış ve 13 Haziran 2014’ten bu yana ortalama 7-9 senedir Gazze-Doğu Kudüs’te işlenen suçların araştırıldığını biliyoruz.
Burada Gazze’ye gidecek yardımların engellenmesi bile cenk suçudur. Bunun oldukca ötesinde bazı cenk suçlarının ortada olduğu görülmektedir. Burada gene bir çifte standart var. Aynı başsavcılık Ukrayna davasında 1 yıl şeklinde kısa sürede devlet başkanı düzeyinde soruşturma sonucu çıkarmıştı. Filistin meselesinde 8 yıl olmuş fakat herhangi bir somut talepte bulunmamıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyareti
Tüm bu dünyanın krizlerin içinden geçmiş olduğu dönemde dış politikamız azami hızlıca barışı destekleyen, mesele dosyalarını kapatan iradeyle yönetiliyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın son olarak Atina’da yeni bir sayfa açmak ve kazan-kazan temelinde süreci başlatmak suretiyle yapmış olduğu açıklamalar bu bakımdan önemlidir.
Cumhurbaşkanımız orada ‘biz aynı denizi, aynı iklimi, hatta bir oldukca kültürü paylaşan komşuyuz, görüş ayrılıkların yaşanması oldukça doğam sorun bu tarz şeyleri çözme iradesidir, aramızda çözülemeyecek büyük bir mesele yoktur’ şeklinde iradeyi ifade etmiştir.
AB Komisyonu tarafınca bir Türkiye raporu ortaya koyuldu. Burada karşılıklı ortak çıkarlardan, kazanmaktan bahsediliyor. Doğal ki Gümrük Birliği’nin, vize serbestisinin güncellenmesi oldukca önemlidir fakat işin en tepesinde Türkiye’nin AB’ye tam üyelik perspektifi vardır.
Doğru olan eğer AB’den gelen eleştiriler eksiklik, yanlışlık olarak değerlendiriliyorsa o vakit fasılları açarsınız, tek tek fasılları tartışırız, Türkiye fasıl kapatacak şekilde düzenleme yapıyorsa, öteki fasıllara bakarsınız. Asla fasıl açmama perspektif bu meseleleri konuşmayalım anlama gelir. Bu dış siyaset açısından, genişleme perspektifi açısından noksan ve yanlış vizyondur.”
Bu post hakkında tartışma